Emrah Cilasun'un Mustafa Suphi ve yoldaşlarını kim öldürdü? başlıklı kitabında eylemin karar verici merkezi olarak komünistleri ezmek ama aynı zamanda Sovyet Rusya’nın yardım ve desteğine mazhar olmaya devam etmek isteyen Ankara’yı işaret ettiği görülüyor.
Oysa Mustafa Suphi'nin Ankara hükümeti yani Mustafa Kemal tarafından öldürüldüğünü ortaya koyacak tarihsel bir belge bulunmuyor. Bu cinayetten Mustafa Kemal'in sorumlu tutulması mantıksal olarak da doğru değildir.
Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmesi 1920 Eylül'ünde toplanan Birinci Doğu Halkları Kurultayı ve bunun yol açtığı siyasal gelişmelerle birlikte ele alınmalıdır. Bu Kurultay sonrasında Anadolu'da bolşeviklerden etkilenen siyasal oluşumlar ortaya çıkmıştı. Bunlardan biri Mustafa Suphi'nin önderligindeki TKP; diğerleri ise THİF, Hafi TKP ve Halk Şuraları Fırkası gibi siyasal yapılardı. Bu yapıların TBMM'de temsilcisi olan Halk Zümresi grubu İçişleri Bakanı seçiminde Mustafa Kemal'in adayı yerine kendi adayını seçtirecek kadar etkiliydi. O günlerde bolşeviklerden etkilenen siyasi grupları kapsayabilmek için Mustafa Kemal tarafından da bir resmi TKP kurulmuştu. Meclisteki Halk Zümresi grubunu kendileriyle birlikte hareket etmeye ikna edebilmek için Mustafa Kemal ve Bakanlar Kurulu tarafından bir halkçılık programı da açıklanmış bulunmaktaydı. Birinci Doğu Halkları Kurultayı sonrası ortaya çıkan bu siyasal gelişmeler Anadolu'da oluşum halindeki milli burjuvaziyi dehşete düşürmüş ve Mustafa Kemal'in bolşevikleştiği eleştirilerine yol açmıştı.
Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmesi, emperyalizme karşı mücadeleye verilen desteği onaylamakla beraber Anadolu'daki gelişmelerden rahatsız olan milli burjuvazinin, Komintern ve Mustafa Kemal'e çizgiyi aşmamaları yönünde ortaya koydukları bir karşı çıkış ve gösterdikleri tepkiydi. Birinci Doğu Halkları Kurultayı'nda Mustafa Suphi ve Enver Paşa arasında tırmanan gerilim de Anadolu'daki bazı ittihatçıların bu cinayette rol almalarına yol açmıştı.
Bu tarihsel bulgular ışığında Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmesinden Mustafa Kemal'in sorumlu tutulmasının doğru olmayacağı söylenebilir. Bu cinayetin işlenmesindeki onay makamı Mustafa Kemal değil, Birinci Doğu Halkları Kurultayı sonrasında ortaya çıkan gelişmelerden rahatsızlık duyan bir diğer üst düzey yetkili konumundaki Kazım Karabekir Paşa'ydı.
Emrah Cilasun'un kitabında Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmesinden, Anadolu'daki kurtuluş hareketini destekleyen Komintern siyasetini, Mustafa Suphi'nin kendisini ve hatta Marks, Engels ve Lenin'in hatalı olduğunu iddia ettiği görüşleri de dolaylı olarak sorumlu tuttuğu görülüyor: "Marksizm ’in bu belli başlı dönemeçlerde elde etliği başarılar ve boğuşmak zorunda kaldığı zorluklarla, kimi zaman doğru, kimi zamansa çelişik -hatta yanlış- eğilimleri içinde barındıran tarihsel olgu ve gerçekler, hem Sovyet Rusya’nın Ankara hükümetiyle kurduğu ittifakta, hem de Mustafa Suphi TKP’sinin aldığı yenilgide pay sahibidir." (1)
Cilasun'un Bob Avakian'a başvurarak Marks ve Engels ve sonrasında da Lenin tarafından eksik ya da hatalı olarak savunulduğunu iddia ettiği görüş ise 'işçi sınıfının ulusun kurtarıcısı, ulusu yeniden yaratacak güç olarak' görülmesidir. İşçi sınıfının ulusun kurtarıcısı olması, marksist siyaset teorisinin özünü oluşturan proletarya diktatörlüğünden başka bir şey değildir. Cilasun'un marksist siyaset teorisinin özünü oluşturan proletarya diktatörlüğünü Marks, Engels ve Lenin'in bir eksikliği ya da hatası olduğunu öne sürdüğü görülüyor.
Ulusun kurtarıcısı olarak işçi sınıfı siyasetine ya da aynı anlama gelmek üzere proletarya diktatörlüğüne karşı çıktığınızda; Marks'a karşı Proudhon'u, Lenin'e karşı Kautsky'yi, Stalin'e karşı Troçki'yi, Mao Zedung'a karşı Enver Hoca ve diğer küçük burjuva sosyalistlerinin çizgisini savunmuş olursunuz. Cilasun'un kitabında Marks, Engels ve Lenin'in hatalarını açıklamak için Mao Zedung'un felsefi görüşlerine başvurmasından anlaşılıyor ki, yazarın kafası bir hayli karışmış durumdadır.
Kaynak:
1. Emrah Cilasun. Mustafa Suphi ve yoldaşlarını kim öldürdü? Agora kitaplığı, 2008, s: 34.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder